Yaşamı Savunan Kadınlara

Düşünün ki çocukluğunu, yıllarını, yorgunluğunu bir ahlat ağacının altında geçiren 80 küsur yaşındaki Kadriye Çidem’in mesajını: “12 yaşındayken kuzularımı güttüm ben bu ahlatın altında. Bu yaşa gelmişiz o ahlat hep duruyor“. Kadriye Teyze’nin ahlatı savunduğu gibi yaşamı savunmak. Doğa hakkını, insan hakkını, kadın hakkını savunmak.

Geçtiğimiz yazın Trakya’nın çevre mücadelesinde üstlendiği etkin rolü ile bilinen sevgili ağabeyim Göksal Çidem’in bir telefonuyla Edirne’nin Havsa ilçesine bağlı Necatiye Köyü’ne gitmiştik. Köylünün merasından toprak almak isteyen beşli çeteye karşı köy halkının yaşamı nasıl savunduğunu haberleştirmek üzere. O gün o haberi yaptığım diğer çevre haberlerinden farklı kılan bir şey vardı: Kadınlar. Yaşlarının getirdiği deneyimle sesleri gür çıkan, korkmadan cesurca bir toprağa neden sahip çıkmamız gerektiğini anlatan kadınlar. Kadriye Teyze bu kadınlardan birisiydi. “Vermeyiz yavrum, vermeyiz toprağımızı” dediğindeki o kararlı ve mücadeleci sesi 84 yıllık hayatında nasıl bir yaşam sürdürdüğünü özetler gibiydi. Bütün çocukluğunu köyün merasında bulunan asırlık boz ahlatın altında geçirmiş, kuzularını gütmüş, yorulduğunda nefes olan ahlatını ölümüne savunuyordu. İşte yaşamı savunmak bu dedim o an. Kadın olmak, yaşamı kendinde bir değer olduğu için savunmak. Bugün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Kadınlar, doğayı savunduğu gibi, ekolojik mücadelelerine kendi yaşam mücadelelerini de katmak zorunda kaldı. Türkiye coğrafyasında kadınlar tıpkı bir ahlatı savunurcasına kendi yaşamını savunuyor bugün. Savunmak zorundayız. Ama geri adım atmadan, korkmadan, tüm cinsiyetlendirilmiş mekanlara rağmen, ata erkil düzene rağmen, uğradığımız mobbinge, baskıya rağmen yaşamı savunmak. Tıpkı bir ahlatı savunmak gibi.

Çektiğim haber deneyimini bir diğerinden ayrı kılan önemli bir nokta daha vardı. O da 73 yaşındaki Şefika Teyzeydi. Çok haklıydı çünkü sahip oldukları meranın kullanıma açılması için köylüye danışan yetkililer (!) kadınlara bir şey danışma gereği hissetmiyordu. Kadınların adeta söz söyleme hakkı yoktu. Şefika Teyze de bunun isyanını dile getirmişti şu anlamlı sözleriyle: Bilgilendirme toplantısında hep erkekleri topluyorlar. Erkekler oy atıyor da kadınlar oy atmıyor mu? Bu köyde sadece erkekler mi yaşıyor? Kadınlar yaşamıyor mu? Kadınların konuşmaya hakkı var mı, yok mu? Bize hiç sormadılar. Toplantıya çağırılmadık, sorulmadı. Ben muhtara dedim. İhtiyarları, gençleri, kadınları topla her kişinin fikrini al, ona göre hareket et. Bize hiç sormuyorlar. Bir oy vakti geliyorlar bizden oy almak için” İşte bu sözler aslında yalnızca Ahlatı savunmuyordu. Şefika Teyze tıpkı Kadriye Teyze gibi karar mekanizmasında görünür olmayı savunuyordu.

Yaşamın her alanında karşılaştığımız bu kesişimsel adımlar hepimiz adına. Bir kadının isyanı öbürlerinin adına. Görünürlük mücadelemizin bir mor çiçeğe sığdırılmadığı, öldürülmediğimiz 8 Martlar diliyorum. Sırf kadın olduğu için sömürülen, ötekileştirilen ve her türlü ayrımcılığa maruz kalan kadınlara sarılıyorum. Dünyanın her bir noktasındaki emekçi kadınlara, yaşamı savunanlara bin selam olsun.

Yaşamı Savunan Kadınlar- Temmuz 2021, Necatiye. Soldaki: Şefika Teyze, Sağdaki: Kadriye Teyze.
Şefika Teyze’nin haklı sorusu: Kadınlar oy atmıyor mu? Bu köyde kadınlar yaşamıyor mu? Kadınların konuşma hakkı var mı yok mu?